resim

16 Şubat 2014

“Speciesism: The Movie” Üzerine


Yönetmenliğini Mark Devries’nin yaptığı Speciesism: The Movie (Türcülük), fabrika hayvancılığı endüstrisinin çıplak gerçeklerini, acımasızlığını ve gaddarlığını gözler önüne seren bir belgesel. Belgesel yönetmenin deneyimlerini ve tanıklıklarını kaydettiği kişisel bir yolculuk. Devries bu yolculuk boyunca endüstrinin perde arkasındaki gerçeklere ilk elden tanık olurken, içsel bir dönüşüm de yaşamış. Aslında başlangıçta hayvan hakları örgütleri ile onların nasıl çalıştığına dair bir film yapmak için yola çıkan Devries, sonunda kendini hiç ummadığı bir âlemde bulmuş. Devries filmin beklenmedik dönüşümü karşısında bir parça gafil avlandığını da itiraf ediyor ve şöyle diyor:

“Bu film PETA gibi hayvan hakları örgütlerine odaklanacaktı, çünkü ilk başta asıl ilgimi çeken buydu. Fakat fabrika çiftliklerini gördükten ve Peter Singer gibi kişilerle konuştuktan sonra mevzunun sandığımdan çok daha derin olduğunu kavradım.”


Son yıllarda birbiri ardına hayvan odaklı muhteşem belgesel filmler yapılıyor, fakat Speciesism’i özel kılan Devries’in bu kişisel dönüşümü ve elbette fabrika hayvancılığının korkunç gerçeklerinden bihaber olan insanların gözlerini açması. Film, ahlak üzerine felsefi soruşturmalar yapmaya başladığında ise, çiftlik hayvanlarının berbat koşulları da farklı bir boyut kazanıyor. Adından da anlaşılacağı üzere bu film, insan hayatının hayvan hayatından daha değerli olup olmadığını sorguluyor ve şunu soruyor: Diğer varlıkları yalnızca bunu yapma gücümüz olduğu için kontrol etme hakkımız var mı? Richard Dawkins, Temple Grandin ve Gary L. Francione gibi akademik çevrelerden gelen kişilerle yapılan söyleşiler ise Devrie’nin argümanlarını daha oturaklı bir hale sokuyor ve filme güvenilirlik kazandırıyor.

Filmin de gözler önüne serdiği gibi fabrika hayvancılığı hayvanların sağlığını hiçe sayıyor. Hamilelikleri boyunca kıpırdayacak hiçbir yer olmayan sandık benzeri dar kafeslerde tutulan domuzlar ve benzer koşullardaki tavuklar, kafeslerde ölen türdeşlerinin bedenleriyle iç içe yaşamaya zorlanıyorlar. Fakat Speciesism’in tek yaptığı bu değil. Film aynı zamanda fabrika hayvancılığının yakın çevrelerde yaşayan insan topluluklarına verdiği zararları da mercek altına alıyor. Devries, küresel şirketlerin mide bulandırıcı atık tasfiye yöntemlerini, atıkların içme suyu kaynaklarına nasıl karıştığını ve yerel halkı nasıl zehirlediklerini de belgeliyor.

Speciesism: The Movie, fabrika çiftliklerinin hayvanlar ve insanlar üzerindeki olumsuz etkilerini paylaşmanın dışında, bu endüstriyle savaş halinde olan hayvan hakları aktivistlerinin düştüğü yanılgılara da işaret ediyor. Film, diyetlerinden yalnızca eti çıkarmakla yetinen vejeteryanlerin iyi niyet taşıdıklarını, ancak süt endüstrisinde ineklerin çok daha fazla ve uzun bir süreye yayılan acılar çektiklerini, dolayısyla en etkili yolun da veganizm olduğunun hakkını teslim ediyor.

Rutgers Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde profesör olan Francione de filmde bu noktayı şu sözlerle özetliyor: “bir bardak süt veya bir kap dondurmada, bir dilim biftekte olduğundan çok daha fazla acı vardır.”

Devries’in bu filminin fabrika çiftçiliği karşıtlarının çok daha fazla taraftar kazanmalarında ve insanların eylemlerinin yarattığı sonuçları yeniden düşünmelerinde oldukça etkili olacağına şüphe yok.




Speciesism: The Movie hakkında daha fazla bilgi edinmek için bkz.:
Kaynak: Anthony Armentano’nun  http://www.globalanimal.org/ da 27 Eylül 2013 tarihinde yayınlanan REVIEW OF “SPECIESISM: THE MOVIE”, A FILM THAT SPEAKS FOR THE SILENCED başlıklı yazısı
çeviri: veganist




AddThis