resim

18 Şubat 2014

Richard Ryder: Türcülük Üzerine

Aşağıda “türcülük” kavramını ilk kez kullanan Richard Ryder’in kavram üzerine, kısa bir konuşmasının video kaydı ile kaydın çevriyazısının Türkçesini yayınlıyoruz. Richard Ryder (1940-) türcülük kavramını, insanlara tanınan haklardan mahrum bırakılan insan olmayan hayvanlara karşı yapılan ayrımcılığı tanımlamak için kullanmıştı. 1977-79 yıllarında RSPCA’ya (Royal Society for the Prevention of Cruelty to Animals) başkanlık yapan Ryder, Ağustos 1977’de Cambridge Trinity College’da ilk akademik hayvan hakları konferansını düzenledi. Bu konferans sonunda 150 kişi tarafından imzalanan “Türcülüğe Karşı Bildirge” (Declaration Against Speciesism) ortaya çıktı. Ryder’ın yayınlanmış kitaplarından bazıları ise şunlar: The Political Animal: The Conquest of Speciesism (1998), Animal Revolution: Changing Attitudes towards Speciesism (1989) ve Victims of Science: The Use of Animals in Research (1975).

 “‘Türcülük’ kavramını ilk kez 1970 senesinde, diğer türlere karşı önyargılı tutumumuzu tanımlamak ve ırkçılık, cinsiyet ayrımcılığı gibi önyargılarımız ile benzerliğini ortaya koymak için kullandım. Amacım, aslında hepimizin akraba olduğunu göstermekti. Tüm türler, biyolojik ve evrimsel gelişim bakımından akrabadırlar. Ve bizler de, diğer türlere birer nesneymişçesine değil, evrimsel kuzenlerimiz olduklarını bilerek davranmalıyız.... Aslında birer hayvan olduğumuzu ve tüm diğer türlerle evrimsel bir akrabalığımız olduğunu Charles Darwin'in ilk kez dile getirişinden sonra geçen zaman içinde, gereken ahlaki sonucu çıkardığımızı açıkçası söylemek zor... Diğer hayvan türleriyle ilgili asıl önemli şey, onların acı çekebilen varlıklar olmalarıdır. Üstelik hayvanların acı çekebildiğine dair her gün daha da çok bilimsel kanıt sunuluyor. Bir kere sinir sistemlerimiz çok benziyor; keza acının deneyimlenişiyle ilişkili beyinde bulunan biyokimyasallar da. Dolayısıyla onların da acıyı ve stresi aynı şekilde yaşadıklarından emin olmamamız için hiçbir sebep yok –burada yüzlerce hayvan türünden bahsediyorum. Ben de ahlaki bir açıdan şunu söylüyorum: bir köpek veya bir fil ya da bir kedinin X değerinde çektiği acı, yine X değerinde acı çeken bir insanınkinden daha önemsiz değildir. Dolayısıyla acı söz konusu olduğunda, hangi ırktan veya cinsiyetten olduğunuz nasıl bir fark yaratmıyorsa, hangi türden olduğunuzun da bir önemi olamaz. Çekilen acı aynı acı. O halde ahlaki açıdan hepimiz aynı saygıyı görmeyi hak ediyoruz. Kimileri insanın sözde daha zeki, daha dindar, daha bağımsız veya daha özerk olduğunu ileri sürerek, bu özelliklerin bizi üstün kıldığı iddiasında bulunuyorlar. Ben de bu abartılı ve sözde farkların, ahlaki açıdan bir anlam ifade etmediklerini ve asıl meseleyle hiçbir alakaları olmadığını savunuyorum. Tek bir gerçek var, o da hepimizin acı çekebilen varlıklar oluşumuz... Ahlaki bağlamda en önemli ölçüt zekâ değil, acı çekebiliyor olmaktır. Profesörlere daha zeki oldukları veya rahiplere daha dindar oldukları için imtiyaz tanımayız. Toplumumuz buna müsaade etmez. Peki o zaman türlerle ilişkimiz söz konusu olduğunda, neden sırf biraz daha zeki olduğumuz için kendimize ahlaki bir ayrıcalık tanıyor ve daha fazla hak bahşediyoruz? Bunun hiçbir mantıklı açıklaması yok.”



Richard Ryder
metnin kaynağı: http://www.veganism.com/category/inequality/speciesism-2/
çeviri: veganist


AddThis