resim

22 Ağustos 2014

The Cry of Nature: Art and the Making of Animal Rights’ın yazarı Stephen F. Eisenman ile Söyleşi – Kim Stallwood


Bu kitabı yazmanız için size ilham veren şey neydi?

25 yıl vejetaryendim, yaklaşık beş yıldır da veganım. Ayrıca on yıl kadar önce nispeten yeni bir araştırma alanı olan Hayvan Araştırmaları’yla ilgilenmeye başladım.

Fakat The Cry ofNature’ı asıl 2008 yılında yazmaya karar verdim. Abu Ghraib hapishanesinde çekilen fotoğraflardan oluşan kısa bir kitabım (The Abu Ghraib Effect, 2007) yayınlandıktan sonra, insan hakları ile hayvan hakları meselesinin aslında birbirinden hiçbir farkı olmadığını anladım! Hayvanlar da insanlar gibi hissedebilen, empati sahibi canlılar. Onlar da güzel bir yaşam için sevgi, özgürlük ve dostluğa gereksinim duyuyorlar. Ne var ki krallar, tiranlar, başkanlar onları öteden beri tüm bunlardan mahrum bırakıyorlar ve sıradan insanlar da bunu hep görmezden geldiler. Öte yandan müzelerde gördüğümüz başyapıtlar da genellikle ölü hayvanları ya da et parçalarını sanki doğal bir güzellikmiş gibi gösteriyorlar hep! Ben de şiddetin aslında anormal bir şey olduğunu yeniden göstermek istedim. Diğer yandan şiddeti, insanmerkezciliği ve hissedebilir canlıları birer eşyaya dönüştürmeyi reddetmiş sanatçıların yapıtlarına da ışık tutmak istedim.

Kitabın altbaşlığı “Art and Making of Animal Rights”. Sanatçılar hayvan hakları hareketinin başlamasına nasıl bir katkı sağladılar?

17. yüzyılda Rembrandt beden ve ruh, insan ve hayvan arasındaki Kartezyenci ayrım anlayışını reddetmişti. O, hayvanların ölüyken bile bir ruha sahip olduklarını göstermişti. Aynı şekilde William Hogarth ve George Stubbs da 18. yüzyılda, Fransız Romantik Theodore Gericault da 19. yüzyılda reddetti bunu. 18. yüzyılda modern hayvan hakları hareketini başlatan filozoflar da özellikle Hogarth’tan etkilenmişlerdi. Hogarth olmasaydı, John Oswald ve Joseph Ritson –ki her ikisi de hayvan haklarında birer öncüdür– asla o kitapları yazmış olmazlardı. Bu arada şunu da belirteyim, kitabımın adını da Oswald’ın muhteşem ve sıradışı olmasına karşın pek az okunmuş 1791 tarihli manifestosu The Cry of Nature – or AnAppeal to Mercy and to Justice on Behalf of the Persecuted Animals’tan aldım.

Hogarth’ın hangi yapıtlarıydı etkili olan?

Elbette bir tanesi pug cinsi köpeği Trump’ın portresi! Fakat asıl önemli olanlar The Four Stages of Cruelty başlıklı harika gravürleriydi. Hele baskıların iki tanesinde hayvanların uğradığı zulüm ansiklopedik bir gerçeklikle betimlenmiş ve izleyicinin vicdanını sarsma amacı taşıyor. Ve bunu da başarmış! Hogarth’ın en çok gurur duyduğu yapıtları bunlardı.

                                         William Hogarth, The First Stage of Cruelty, 1751


Pablo Picasso, Chaim Soutine, Francis Bacon, Damien Hirst ve Sue Coe gibi 20. ve 21. yüzyıl sanatçıları hakkındaki görüşleriniz neler? Sizce onlar hayvanları nasıl betimlediler?

Kim, bu gerçekten çok geniş kapsamlı bir soru ve bunun yanıtını da okuyucular ancak kitabı okuyarak öğrenebilirler. Ancak Hirst haricindekilerin türcülüğün acımasız klişelerini şu veya bu şekilde reddettiklerini söyleyebilirim. Coe ise elbette bugün hâlâ etkin olan en önemli ahlaki-sanatçılardan. Kendisi kişinin sanatında hem hünerli (desen, resim, baskı) olup, hem de toplumsal değişim bakımından güçlü bir etki yaratabileceğinin bir kanıtıdır. Coe’nun bir başına veganlaştırdığı insan sayısı, tüm hayvan refahı gruplarınınkinden daha fazladır!

Sue Coe, Go Vegan and nobody gets hurt, ahşap baskı, 2010


Peki şu anki çalışmalarınızın merkezinde de yine hayvan hakları mı var? Eğer öyleyse bundan da biraz bahseder misiniz?

Evet, bu meseleyi ardımda bırakmam söz konusu değil. Şu anda 18. yüzyılın sonlarında ve daha sonrasında Hayvanların Temsili hakkında yazıyorum. Daha önce yaşanmış tüm mücadelelerde ezilen grup kendi özgürlüğü için bizzat savaşmıştır. Hayvanların da farklı olmadıklarını –örneğin Londra’daki Smithfield Pazarı’na getirilenler– ve zulmedenlerin bu durumun gayet bilincinde olduklarını keşfettim. Bu kulağa biraz çılgınca gelebilir ama ben titiz bir akademisyenim ve bunu size kanıtlayabilirim! Smithfield’de Rampant boğaları özgürlükleri için savaşırken öldürüldüler. Koyunlar ise öylesine dokunaklı sesler çıkarıyorlardı ki etraftan destek olmak için bir sürü insan toplanmıştı bir keresinde. Bu yıl İngiltere ve ABD’de katılacağım konferanslarda tam da bu vakalar üzerine görsellerle birlikte konuşmalar yapacağım, o nedenle lütfen gelin ve kendi gözlerinizle görün.

Ama sen de çok iyi biliyorsun ki ilim ve irfan tek başına yeterli değil. Ben de son zamanlarda işin eylem yönüne giderek daha fazla kaymaya başladım. Kanımca her ikisi de birbirini destekler nitelikte ve ben de Northwestern’deki öğrencilerime bunu öğretmeye çalışıyorum. En iyi âlim harekete geçen âlimdir.


         


Kim Stallwood hayvan hakları üzerine yazılar kaleme alan bağımsız bir akademisyendir. Pek çok hayvan hakları örgütünde bilfiil görev alan Stallwood'un 2014'te yayınlanan son kitabının başlığı Growl: Life Lessons, Hard Truths, and Bold Strategies from an Animal Advocate 

çeviri: veganist



AddThis