Hayvan Çiftçiliği ve Çevre Felaketi
Kendini çevreci olarak gören pek çok kişi küresel kirliliğin
bir numaralı nedeni olarak en çok otomobil endüstrisini lanetler. (Bunu anlamak için Environment
California ve Sierra Club gibi “ana-akım” örgütler tarafından yazılanlara
bakmanız yeterli.) Oysa hayvan çiftçiliği, çevresel bir felaketten söz
edeceksek eğer hiç kimsenin görmek, yüzleşmek ya da konuşmak istemediği en can alıcı
meseledir aslında. Ormanların yok olmasının, hava ve su kirliliğinin başlıca nedeni hayvan
çiftçiliğidir. Dolayısıyla et, yumurta ve süt ürünü tüketmeye devam eden bir
kimse kesinlikle çevreci olduğu iddiasında bulunamaz.
Aşağıda et, yumurta ve süt ürünlerinin ekosistem üzerindeki yıkıcı etkilerinin bir özeti yer alıyor:
Su Kirliliği
Environmental Protection Agency’nin (EPA) verdiği bilgiye
göre fabrika çiftliklerinden nehirlere ve göllere bırakılan atık, var olan tüm endüstrilerin
toplamından daha fazla. Yalnızca ABD’de gıda olarak üretilen
hayvanların dışkıları, insan nüfusununkinden 130 kat daha fazla –saniyede 43
ton. Sıradan bir domuz çiftliğinden çıkan atık, 50.000 rakımlı bir kasabadan
çıkana eşit. ABD’de tavuk, domuz ve ineklerin dışkıları en az 22 eyalette 56.000
km nehri ve en az 17 eyalette de yeraltı sularını kirletmiştir.
Dahası, son dönemde ıspanak, domates, fıstık, biber, kavun
vd. bitkisel ürünlere de bulaşan E. Coli, salmonella ve listeriya salgınlarının
da tek nedeni tavuk, domuz, hindi ve inek dışkısıdır. E. Coli, salmonella ve
listeriyanın tek bir kaynağı vardır: BOK (insana ya da hayvana ait)! En nihayetinde kimse
de kalkıp bunun sorumlusunun ıspanak, domates, fıstık, biber ve kavun olduğunu
söyleyemez herhalde. Bu bitkilere E. Coli, salmonella ve listeriyanın bir
şekilde bulaşmasının nedeni, eti, yumurtası ve sütü için hayvanları
köleleştiren ve Amerika’nın göllerine, nehirlerine ve akarsularına her yıl 13,5
milyar ton gübre boşaltmak suretiyle su yollarını kirleten insanlardır. Bu
kirli su da en nihayetinde tarlalarda kullanıldığı için, E. Coli, salmonella ve
listeriya önce ekinlere, oradan da tüketiceye bulaşır. Asıl ürkütücü olan ise,
çiftçilerin tonlarca YAŞ hayvan dışkısını doğrudan ekinlerin üzerine
püskürtmeleridir. Şundan hiç kuşkunuz olmasın: TÜM E. Coli, salmonella ve
listeriya vakalarının tek nedeni hayvan çiftçiliğidir.
Et, yumurta ve süt tüketen insanların talep ettiği kara
hayvanı sayısı milyarlarla ölçülmektedir. Dolayısıyla ConAgra, Smithfield,
Tyson, Perdue vs. gibi şirketler bu talebi karşılamak için milyarlarca kara
hayvanını SERİ ÜRETİM yöntemleriyle çoğaltmaya çalışırlar. Kendi hallerine
bırakılsalar asla bu oranlarda üremeyecek olan milyarlarca kara hayvanı demek
de, trilyonlarca ton dışkı demektir.
Kimyasal Kirlilik
İnsan vücuduna giren böcek ilacının en büyük kaynağı da yine
hayvansal ürünlerdir; çünkü, hayvandan hayvana bulaşan hastalıkların taşıyıcısı
olan sinek ve sivrisinekleri öldürmek için et, süt ve yumurta endüstrileri
milyarlarca hayvanı kimyasala boğar. Bu kimyasallar hayvanın derisindeki
gözeneklerden vücuduna girmek suretiyle kalıcı olarak etine yerleşir ve orada depolanır.
Bitkilerden alınan böcek ilacı oranı çok azdır; üstelik suyla yıkamak suretiyle
arındırmak çok daha kolaydır. Ayrıca kimyasal sorununu tamamen ortadan
kaldırmak isterseniz organik bitkileri satın alma şansınız da vardır. Elbette kimyasala
maruz kalmamış bazı hayvansal ürünler de bulabilirsiniz (ki bu epey zor bir
şeydir çünkü hayvanlar nadiren organik yemlerle beslenirler) ancak birkaç sorun
daha vardır ki bu şekilde üstesinden gelinmesi imkânsızdır: Mezbahalarda
yaşanan zulüm, hayvanların köleleştirilmesi; hayvansal proteinin sağlığa
zararları; kazein; kolesterol; doymuş yağlar ve trans yağ asitleri; hayvan
çftçiliğine dayalı çevre kirliliği ve küresel açlık. Şu da var ki hayvanlara
yedirilen tahıllara püskürtülen böcek ilacının insan tüketimine yönelik
tahıllara püskürtülenden en az iki en çok yirmi kat daha fazla olması tamamen
hükümetlerin bilgisi dahilindedir!
Su Sarfiyatı
ABD’de kullanılan suyun neredeyse yarısını gıda olarak
yetiştirilen hayvanlar tüketmektedir. Hayatta kalmak için hiç kimsenin bir
hayvanı yemesi gerekmediği düşünüldüğünde (belki kutup veya çöl iklimlerinde yaşayanlar hariç) Amerika’da bulunan suyun %
50’sinin hayvan çiftçiliği için ziyan edildiği sonucunu çıkarabiliriz. Yalnızca
yarım kilo et üretmek için yaklaşık 3000 ile 9500 litre su gerekirken, yarım
kilo buğday için 94 litre su yeterlidir. Tek bir etçilin beslenmesi için
gereken günlük su miktarı yaklaşık 16.000 litredir. Oysa vegan bir kişi için yaklaşık 1000 litre yeterlidir.
Toprak Sarfiyatı
ABD’de ekili
alanların yaklaşık % 80’i gıda için yetiştirilen hayvanlar için
kullanılmaktadır. Hayvanları besleyebilmek için ABD’de her yıl 105 milyon
hektar ormanlık alan yok edilmektedir ve doğrudan ineklerin köleleştirilmesine
bağlı nedenlerden ötürü her yıl 7 milyar ton tarım toprağı yitirilmektedir. Et,
süt ve yumurta tüketen birinin iştahını bastırmak için bir vegana oranla 20 kat
daha fazla tarım alanı kullanmanız gerekir.
Yağmur Ormanlarının Yok Edilmesi
Her gün yaklaşık 87 bin hektar yağmur ormanı, ki bu neredeyse
New York kenti büyüklüğünde bir alandır, yok edilmektedir. Bunun bir kısmı
inekleri otlatmak için kullanılırken, bir kısmı da hayvanların beslenmesi için ekilen
tarım arazilerine dönüştürülür. Bu ölçüde bir ağaç kesimi ise pek çok orman
sakinini yerinden eder ya da tamamen yok olmalarına sebep verir. Bu
canlılar arasında 20-30 kadar bitki türü, 100’den fazla böcek türü ve onlarca
kuş, memeli ve sürüngen türü yer alır. Şu da var ki, tıpkı mercan resiflerindeki biyokütle
gibi yağmur ormanlarında yetişen bitki türlerinin de, tedavisi mümkün
olmadığı sanılan hastalıkların sağaltılmasında kullanılabilecek, henüz keşfedilmemiş
kimyasal bileşenleri oluşturmada en çok umut vadeden yegâne kaynak olduğu dile
getirilmekte. Asıl vahim olan ise, iğne yapraklı ağaçlık alanların aksine tropik
yağmur ormanları bir kez yok olduktan sonra yerlerine yenisi gelmesi asla mümkün olmamaktadır.
Enerji Sarfiyatı
Et, süt ve yumurta endüstrileri fosil yakıt tüketiminin baş
müşterileridir. ABD’de kullanılan tüm hammadde ve fosil yakıt kaynaklarının üçte
birini hayvansal gıda endüstrileri harcar. Bu bağlamda en verimli olan bir et fabrikası, kullandığı fosil yakıt enerjisinin yalnızca % 34,5'ini gıda enerjisine dönüştürebilir. Oysa küçük bir tarım işletmesinde bu oran % 328'dir. Diğer bir deyişle, en az verim elde edilen bitkisel bir gıda bile en fazla verim alınan hayvansal gıdadan enerji verimliliği bağlamında yaklaşık on kat üstündür!
Hava Kirliliği
İster küresel ısınmanın başlıca sorumlusunun insan olduğuna
inanan katıksız bir liberal olun, ister gezegenin ısınmasının doğal bir döngü
sonucu olduğunu düşünen koyu bir muhafazakâr olun, sanırım hepimiz şunda
hemfikir olabiliriz: Atmosfere kasıtlı olarak azot oksit, metan ve
karbondioksit salmak kirletmek anlamına gelir. Ve bu kirlilik gezegenin ve üzerinde
yaşayan canlıların sağlığına zarar verme potansiyeli taşır. Liberaller ve
muhafazakârlar şunu çok iyi anlamalıdır ki et, süt ve yumurta endüstrisi için
yetiştirilen tüm hayvanların dışkısı, atmosfere son derece zehirli olan iki madde,
yani azot oksit ve metan salar. Karbondioksit faktörüne gelince, hayvanların
beslenmesi için yağmur ormanlarının yok edilmesinin çevre üzerinde yarattığı
yıkıcı etkiye de pek az kişi değinir. Örnek vermek gerekirse, içten yanmalı bir
motorda kullanılan 1 litre benzin atmosfere yaklaşık 2,5 kg karbondioksit salar.
Öte yandan tek bir hamburgerin üretilebilmesi için gereken yağmur ormanı
alanının temizlenmesi ve yakılması esnasında atmosfere 75 kg karbondioksit salınır.
Çevreyi korumak istiyorsanız veganlık her zaman olduğu gibi
yine en iyi ve en etkili yöntemdir. Velhasıl, et, peynir, süt ve yumurta tüketen
bir kişinin çevreci olduğu asla söylenemez.
Kaynak: http://veganmovement2012.tumblr.com/post/87420395177/a-meat-eating-environmentalist-is-an-oxymoron
çeviri: veganist