Kimin ne yediğine kimsenin karışamayacağı ve veganların
kendi yaşam biçimlerini başkalarına dayatmaya çalışmalarının yanlış olduğu, veganlık
anlatanların en sık karşılaştıkları ezberlenmiş tepkilerden birisi.
Bu tepkide beni asıl rahatsız eden ise, öne sürülen
savlara karşılık olarak insanların “yaşa ve yaşat” ya da “kişi kendinden
sorumludur” gibi basma kalıp ifadeler öne sürmeleri ve konuya ne kadar sığ
yaklaştıklarını görmek.
Elbette yaşam tarzı gibi gayet öznel bir seçimi başkalarına
dayatmak doğru bir şey değil; bu onların kişisel özgürlüklerine müdahale etmek
olurdu. Oysa tıpkı insan haklarında olduğu gibi, hayvan haklarına saygı
göstermek de bir yaşam tarzı seçimi olamaz.
Fiili saldırı kişisel bir tercih midir?
Veganizmi yalnızca bir diğer yaşam tarzı seçimi olarak
görmek hatalı bir tutum. Hayvanların gereksiz yere katledilmesi veya fabrika
çiftçiliğinde yapılan işkenceler, herhangi bir kişinin saç şekli veya müzik
zevkiyle kıyaslanamaz.
Hayvan haklarını ister savunun ister savunmayın, bunun etik
bir inanç meselesi olduğu inkâr edilemez. Ve etik inançlar da, tıpkı idam
cezasına yaklaşımınızda olduğu gibi, dövme seçiminiz veya kendinizi sağlıklı
bir yaşama adamanız ya da zampara bir hayat sürme gibi tercihlerinizle mukayese
edilemez. Veganizmi salt bir yaşam biçimine indirgemek, fiili bir saldırıyı kişisel
bir zevk olarak görmeye benzer ki bu da yanlış bir yorumlamadır.
Bir başkasına suç işlemesi için para vermek
Yaşam tarzı seçimleri ya da kişisel zevklerin aksine etik
inançların esas noktası, yalnızca kendiniz değil, herkes için geçerli olmalarıdır.
Bir tecavüzcü bizden kendi değerlerimizi ona dayatmamamızı istediği zaman onu
öylece salıvermeyiz. Ahlakın en temel esası onun salt bir kişisel tercih değil
ama kamusal bir ödev olmasıdır. Etik bir meseleyi tartışmayı, eylemlerinizin
hiç kimseyi ilgilendirmediği gerekçesiyle reddetmek, bizzat ahlakın doğasına aykırı
olacaktır: “Bu nutuk atma meraklısı tecavüz karşıtları neden kendi yaşam
tarzlarını bana dayatmaya çalışıyor ve beni içeri tıkıyorlar? Kendini beğenmiş götler!”
Şunu hatırlamakta fayda var: 1970’lere dek bir erkeğin
karısına tecavüz etmesi tamamen yasaldı, ne var ki feminist hareket sayesinde
bu canavarca ve etik dışı “yaşam tarzı seçimi” artık bir suç olarak kabul
ediliyor. Bu tarz örnekler, mevcut yasaların ahlaki açıdan her zaman yararlı
bir rehber olamayacağını hatırlatmak açısından önemli. 1970’lerde yasal
olmasına karşın evlilik içi tecavüze engel olmaya çalışanlar ateşli
feministlerken; 2013’te ise yine yasal olmasına karşın hissedebilir canlıların
gereksiz yere öldürülmelerine karşı çıkan da bir vegan olacaktır.
Sizden meleklere inanmanızı beklemiyoruz. Sizden yalnızca
gözleriniz açmanızı istiyoruz. Hayvan hakları savunucularının karşılaştığı bir
diğer kötü niyetli tepki de, onları zor kullanarak herkesi kendi taraflarına
çekmeye çalışan köktendincilerle karşılaştırmak. Ki bu da oldukça hatalı bir
karşılaştırma.
Dini inançlar belirli varlıkların mevcudiyeti iddiası
barındırırlar: tanrılar, melekler, ölüm sonrası hayat, ruh vb. Oysa veganlar
insanların kanıtlanabilir olmayan bir şeylere inanmalarını sağlamaya
çalışmazlar. Yaptıkları tek şey hayvanlara gereksiz yere işkence yapmanın ve
onları öldürmenin meşruiyetini sorgulamaktır. Veganizmi dinle karşılaştırmak
inanç ve ahlaki bir sav arasındaki farkı kavrayamamak demektir. Bu tıpkı kadın
haklarını Vişnu inancının bir gereğiyle karşılaştırmaya benzer.
Meselenin asıl özü şu: Etik inançları, meleklere inanmakla
ya da bir müzik türü tercih etmekle bir tutamazsınız. Etik inançlar, bir
toplumda neyin esas ve önem teşkil ettiğine dair öne sürülen ciddi savlardır ve
öyle “kişi kendinden sorumludur” gibi laflarla hafife alıp geçiştirilecek bir
şey değildir.
İnsanlar hayvan hakları savunucularına “yaşa ve yaşat” ya da
“kişi kendinden sorumludur” gibi iğneli sözlerle yanıt verdiklerinde, aslında
kendi ağızlarından çıkanın anlamını görmezden gelmiş oluyorlar. Diğer
hissedebilir canlıları öldürdüğünüzde, “yaşatmak” bunun neresinde?
Herkes müdahale edilmeksizin kendi kişisel zevklerini tatmin
etme hakkına sahiptir. Ancak ve hiç kuşkusuz, adalet, bir yaşam biçimi tercihi olamaz.
çeviri: veganist
yazar: Chris Grezo